Yaşam

Demirtaş’tan Arafta Düet’in lansmanına mesaj: Özgür günlerde buluşacağız

DUVAR- Selahattin Demirtaş ve Yiğit Bener’in hiç karşılaşmadan kaleme aldıkları ‘Arafta Düet’ romanının lansmanı Edirne’de düzenlendi. Yayıncı Emirali Türkmen ve yazar Yiğit Bener’in sunumuyla gerçekleştirilen lansmana yazarlar Ayfer Tunç, Gülayşe Koçak, Altay Öktem, Deniz Durukan, Şebnem İşigüzel, Ayşen Şahin, Gündüz Vassaf ve akademisyen Ceren Sözeri katıldı.

Buluşmada söz alan yazarlar, Demirtaş ve görüşleri nedeniyle cezaevinde olanlara özgürlük talep etti.

Yiğit Bener buluşma öncesi savcıdan özel izin alarak Demirtaş’la kitap üzerine ilk kez sohbet ettiklerini ve yazarlarından biri olduğu kitabını götürdüklerini söyledi. Bener “Yıllar önce ben yabancı bir heyete çevirmenlik yaparken tanışmıştık ama Demirtaş doğal olarak hatırlamıyor. Biz yazışarak tanıştık. Düşüncelerimizle buluştuk ve bu kitabı yazdık. ‘Yazdıklarımız gerçek mi’ diye tereddütteydik ama bugün iki eski dost gibi aralıksız bir buçuk saat sohbet ettik” dedi.

‘TARİHTE ÖVÜNECEĞİMİZ BİR ŞEY VARSA SELAHATTİN DEMİRTAŞ’IN YAYINCISI OLMAKTIR’

Bener, Demirtaş’ın mesajını da iletti ve ardından kitaptan bir bölüm okudu.

Kitabın yayınevi olan Dipnot Yayınları sahibi Emirali Türkmen şöyle konuştu, “Ne yazık ki, bu coğrafyada ünlü yazarlar cezaevinden çıkıyor. Nazım’lar, Sevgi Soysal’lar, Ahmet Arif’ler fikirlerinden dolayı cezaevine girip, cezaevlerinden büyük yazarlar olarak çıktılar. 21’nci yüzyılın Türkiye’sinde de Selahattin Demirtaş savunduğu fikirlerinden dolayı başka bir memleket hayalini paylaştığı, topluma anlattığı için yapmış olduğu siyasi faaliyetlerinden dolayı 8 yıldır cezaevinde. Doğrusu bu 8 yıl içinde cezaevi yeni bir yazar daha çıkardı. Bunu sizin takdir etmeniz benden çok size düşer diye düşünüyorum ama biz Dipnot Yayınları olarak tarihte övüneceğimiz bir şey varsa Selahattin Demirtaş’ın yayıncısı olmaktır. Bundan onur duyuyoruz ama şöyle bir hasretimiz ve özlemimiz de var; Selahattin ilk öykülerini bana şöyle bir notla göndermişti: ‘Arkadaşım ben yazıyorum ama sen de ısrarla bunların kitap olacağını söylüyorsun. Gerçekten bunlar bir öykü mü?’ diye… Çünkü yazdıklarını arkadaşlarıyla konuşma imkanı yoktu.”

Demirtaş’ın cezaevinden 6 kitap yazdığını belirten Emirali Türkmen, “Son kitabı için onun elini sıkmak, yeni kitabını onunla paylaşmak, ona uzatmak, kitap üzerine espri yapmak isterdik ama ne yazık ki, bu imkandan mahrum ama o yazmaktan vazgeçmiyor. İnatçıdır, ben tanırım arkadaşımı, kararlıdır, fikirlerinden, iddialarından, hayallerinden vazgeçmez; o da savunduğu şeyin arkasından yürüyor. Yiğit’le birlikte bize teslim ettikleri ve okurla buluşturduğumuz ‘Arafta Düet’i kendisine teslim etmek isterdik ama bu imkanımız yok! Cezaevleri fikirlerinden dolayı yatan arkadaşlarımızla dolu. Osman Kavala’yı hatırlatmak isterim, o da yayıncılıkta büyük emeği olanlardandır. Ben Seher’den sonra gazeteci arkadaşlar sorduğunda şöyle demiştim ‘Yeni bir yazar geliyor. Daha yolun başlangıcında. Tren değil, uçak misali sürekli yükseliyor, daha iyi metinlerle karşılaşacağız.’ Her yazdığının daha iyisini yazacağım iddiasında bir yazar arkadaşımız, dostumuz. Yiğit’le beraber bir ilk yaptılar. Birbirini tanımadan, uzaktan yazışarak roman ürettiler, başarısına okur karar verecek. Söz özgürlüğünün sınırsız olacağını hayal etmeye devam edeceğiz. Umarım bir dahaki buluşmamızda Selahattin de aramızda olur” dedi.

BOŞ SANDALYE DETAYI

Yiğit Bener, “Bu buluşmada iki kişilik olmalıydık ama bildiğiniz nedenlerden dolayı tek kişilik sunum yapıyorum dedi ama diğer eş ortak, öteki yazar dostum da sandalye temsiliyle yanımızda” diyerek yanındaki boş sandalyeyi gösterdi.

Bir araya gelmeden yazdıkları kitap için Bener şunları söyledi, “Hapisteyken dayanışma amaçlı yazışmaya başladık. Ona nasıl destek olayım derken kitap yollayayım dedim, derken yazışmaya başladık, iş bu kitaba kadar vardı. Şimdiye kadar karşılaşmamıştık ama bu sabah savcılığın verdiği özel izinle kendisini hapishanede ziyaret ettim. İlk defa bugün birbirimizi gerçek insan olduğunu teyit edebildik. Yayınlanan söyleşide de görmüşsünüzdür, ikimiz de pekala tereddüt edebilirdik. Ona Yiğit Bener diye birinden, bana Selahattin Demirtaş diye birinden bir şeyler geliyordu fakat pekala onun avukatları da bizi trollemiş olabilirlerdi, bugün öğrendik ki biz bizmişiz ve varmışız. O görüşme hakkında ne diyebilirim? Önümüzdeki hafta 66 yaşında olacağım. İnsan bu yaşa kadar gelene kadar hayatta deneyimleyebileceğin her şeyi deneyimlemişsindir, yeni bir şey keşfedemezsin zannediyor, varmış, çok acayip bir duyguydu. Beraber kitap yazdığın bir insanla cam arkasında olsan da sesini duyarak da olsa çok acayip bir duyguymuş. Bu çağda hala Selahattin Demirtaş gibi birinin hapiste olması her şeyden önce ülkem adına bana acı, utanç ve üzüntü veriyor. Böyle bir saçmalığın olmaması lazım. Umarım hep birlikte bu saçmalığın olmaması gerektiğini hatırlata hatırlata buna son vermeye ufak bile olsa bir katkımız olur. Bu kitabın ortaya çıkış amaçlarından biri de bu en azından benim için” ifadelerini kullandı.

DEMİRTAŞ: ÖZGÜR GÜNLERDE BULUŞACAĞIZ

Yener, Selahattin Demirtaş’ın kendisi aracılığıyla gönderdiği mesajı da okudu. Mesaj şöyleydi:

“Toplumun uzun yıllardır karşı karşıya olduğu bu zulüm düzenini dayanışma ve mücadele ile hep birlikte aşacağız. Bir yazar dayanışmasının ötesinde adaletsizliğe, baskılara itiraz anlamını taşıyan ziyaretiniz beni çok mutlu etti. Gelemeyen dostlar dahil her birinize özgür günlerde keyifli günlerde buluşacağız. Hepinize içten selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Dostluk ve umutla Selahattin Demirtaş”

‘BENLİĞİYLE ‘BEN’İ ‘BİZ’ YAPIYOR’

Dayanışmaya katılan Gündüz Vassaf, “Boksör Muhammet Ali Harvard Üniversitesi mezuniyet konuşurken öğrenciler tempo tutuyor ‘Şiir, şiir, şiir’ diye… Malum onun ‘Kelebek gibi uçar arı gibi sokarım’ sözü var. O da bir şiir okuyor, dünyanın en kısa şiiri olabilir. ‘Ben, biz…’ Benim hissettiğim kadarıyla Selahattin Demirtaş gibi benliğiyle bu kadar bizi biz yapan insan yok” dedi.

Yazar Yavuz Ekinci şöyle konuştu “Arafta Düet’i ilk duyduğumda benim için dayanışmadan farklı bir şeydi. Bu metnin benim için en önümle kısmı deneyselliğidir. Umut ediyorum ki, bir başka gün başka bir etkinlikte bu. Boş sandalyede Selahattin oturur ve burada da Yiğit oturur ve bu deneyselliği tartışmış oluruz.”

‘SÖZ OLSUN ÇIKTIĞI GÜN BİR ARAYA GELELİM’

Yazar Ayfer Tunç, “Aslında bu tür durumlarda ‘tarihsel bir ana tanıklık ediyoruz’ gibi bir cümle kullanılır ama biz bu ülkede olumsuz anlamda her gün tarihsel bir ana tanıklık ettiğimiz için tarihin bizim için bir önemi yok bu anlamda. Bir şey olmayan bir gün bizim için iyi bir gün oluyor. Fakat ilginç bir şekilde ben kötülük hakkında bir şeyler okudum, dinledim. Psikiyatristler kötülüğün zevk verdiğine ilişkin konuşuyorlar. Evet, insan kötü bir varlık… Kısa vadede olan şeyi seviyor. Çabuk sonuçlanan şey kötülüktür, haz verir. İyilik uzun vadeli geleceğe yatırımdır, faizi düşüktür, çok uzun zaman sonra karşılığını alırsınız iyiliğin… İyi insanlar için bu dünyanın cehennem olmasının nedeni bu aslında. Biz geleceğe yatırım yapıyor, bunun iyi sonuçlarını beklerken sürekli acı çekip, kötülüğe maruz kalıyoruz. Kötülükle sulanan bu topraklarda boy vermiş çok insan var. Bunun günümüzdeki örneklerinden biri Selahattin Demirtaş, bir diğeri Osman Kavala ve daha pek çok ismini unuttuğumuz sadece düşündükleri için, konuştukları için özgürlükleri ellerinden alınan arkadaşlarımız. Bize zaman çok kolay; 8 yıldır içeride Demirtaş. Bu aklımın almadığı bir süre. Ölüm hariç sonunu bildiğiniz her şey katlanılabilir bir şeydir ama bu tür durumlarda sonunu bilemiyor ve karanlığın içinde yuvarlanıyorsunuz. Umarım bizim gibi düşünen insanların burada buluşmasını Demirtaş’ın bilmesi onun karanlığına en azından ışık veriyordur. Biz bu karanlığın sona ereceğini inandığımız için buradayız. Onun için bu kitap ve bunun gibi çalışmalarla ilgileniyoruz. Ben Yiğit’e böyle bir çalışma yaptığı için kendi adıma bu ülkede bir ümit olduğu için teşekkür ederim. Selahattin Demirtaş’la görüşebilmeyi ve yüzünü görmeyi çok isterdim. İnanıyorum bir gün görüşeceğiz, şurada bir söz verelim; çıktığı gün aynı coşkuyla bir araya gelelim. Bu bizim için bir söz olsun. Sadece Selahattin Demirtaş için değil, düşündüğü için içeride olan herkes için geçerli olsun.”

‘TAŞ OLSA ÇATLARDI AMA O YAZARAK DAYANDI’

Yazar Şebnem İşigüzel ise şöyle konuştu, “Hapse girdiğinde çok iyi bir siyasetçiydi, artık sevilen bir yazar. Çünkü iyi bir kitabın yuva yapamayacağı bir kalp yoktur; o da pek çok okurun kalbinde yuva yaptı, sevilen bir yazar oldu. Taş olsa çatlardı ama o yazarak dayandı ve direndi. Çünkü yazmak dayanma ve direnme gücü veriyor. Bu bence önce mecburiyettendi ama sonra anlaşıldı ki, hakikaten yazıyor 6 kitap olmuş. Bazen kahraman olmak için kalabalıkların başında yürümek gerekmez. Kanın gövdeyi götürdüğü bir ülkede masada oturup, yazmak büyük bir kahramanlıktır. Belki şimdi mecburiyetten Selahattin Demirtaş bunu yapıyor ama iyi yapıyor. Muhtemelen bu günler geçecek, bitecek. Gelecekte siyasete devam etmek isterse, biz de bir meslektaşımızı seçeceğiz; bu da ayrı bir mutluluk ve hayali de çok güzel. Yiğit Bener’e çok teşekkürler, çok güzel bir çalışmaya ortaya koydular birlikte… Burada olmaktan çok mutluyum, ben de heyecanla okuyacağım.”

Etkinliğe katılan Ayşe Sarısayın ise şunları söyledi: “İlk kitabı çıktığında siyasi kimliğinin de etkisiyle hemen okumuştum. Peş peşe gelen kitaplarının bir tarafında somut, acımasız gerçekler, diğer tarafında da düşler; uç iki kutup ama metinlerini bu iki kavramla bir mozaik gibi döşemeyi büyük ölçüde başardı. Şimdi biri içeride, diğeri dışarıda; biri Türk, diğer Kürt iki yazar bir kez olsun bir araya gelmeden bir romanla karşı karşıyayız. Yiğit’le bir geleneğimiz var 2004 yılından beri birbirimizin yazdığı metinleri daha üretim aşamasındayken çok okuduk. Bu yıllar içerisinde bir gelenek haline geldi. Ben nerede bir metin okusam bunun Yiğit’in olduğun anlarım gibi bir duygu oluştu. Bunu dosya olarak okurken yer yer diyebildim, yer yer diyemedim.”

‘DEMİRTAŞ BİR EDEBİYATÇI OLARAK ÇOK DAHA UZUN YAŞAYACAK’

Şair Altay Öktem ise şöyle konuştu: “Yıllardır açık havada kapatılmışlık halindeyiz ama bir de daha küçük olanlar var, daha kapatılmış olanlar var. İkisinin arasına duvar koymak kimin aklına geldi bilmiyorum ama bu büyük kapatılmışlıkla küçük kapatılmışlık arasındaki duvarları bir tek şey dil yıkabilir, edebiyat yıkabilir. Bugün buna tanıklık etmek çok güzel. Gerçi Selahattin Demirtaş’ın bütün kitaplarında buna tanıklık ediyorduk ama bu daha özel; iki yazarlı bir duvar yıkma işlemiyle, sınırları ortadan kaldırma işlemiyle karşı karşıyayız. Selahattin Demirtaş benim baştan beri çok saygı duyduğum ve güvendiğim bir siyasetçi. Fakat şunu biliyoruz ki, tarihte siyasetçilerin bir kısmı kalıyor, bir kısmı tarihe gömülüyor. Diktatörlerin hepsi tarihin kara sayfalarına gömülüyor ama edebiyatçılar ve onların yarattıkları çok uzun yıllar yaşayabiliyor. Selahattin Demirtaş bence bir siyasetçi olarak da yaşayacak ama bir edebiyatçı olarak çok daha uzun yaşayacak; bu kitaplarla ölümsüzlüğü seçti ve ölümsüzlüğüne katkıda bulunan Yiğit Bener’e de teşekkür ediyorum. Geleceğe kalacağına inandığım çok değerli bir eser bıraktılar bize. Umarım çok kısa süre sonra onu kucaklayacağız ve bu söyleşileri birlikte yapacağız.”

halkapinar-ajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu